Öpücük Kıvamında-Mehtap Şafak
Öpücük Kıvamında ilk etapta algıladığımız gibi sadece fantastik içerikli bir roman değil. Aşka ve tutkuya şahitlik ederken, her okurun içinde kendisini bulabileceği, birçok yaşanmışlıkların harmanlandığı bir romanı tutuyorsunuz elinizde.
Öpücük Kıvamında…
Her öpücüğün, her temasın bizde bıraktığı his bambaşkadır. Sevdiğimize, âşık olduğumuza, tanıdığımıza, sevmediğimize, arkadaşımıza, kedimize, köpeğimize, büyüğümüze, küçüğümüze herkese ama herkese dokunuşumuz bambaşka lezzet vermektedir. Sebebi de daha anlamlı olmaktadır. Hele de bu öpücük veda öpücüğü ise… Kısacası; Kimi dudak öpücükleri kor olup, içimizi yakıp kavuran, yüreğimizi coşturan aşkımızın, Kimi hissizce bir temasın, Kimi sıradan, özelliksiz ve kimliksizliğin, Kimi acı verici, mide bulandırıcı sapkının, Kimi ise içimizi yakan ayrılığın öpücüğüdür… Öpücüklerle atılan çoğu aşkın ve sevginin üzerine sayısız sadakat yeminleri de edilse, sadakatsizlik başrolü alabilmektedir. Sanki çoğu oyunun kötü kuralıymış gibi ihanetin bedelini mutlaka aşk ödeyecektir. Hayatın içindeki ihanet silsilesinde, biz insanoğlu yarının ne getireceğini bilemeden ASLA diyebiliyoruz. Bize göre, başkalarını “asla” diyebilecek kadar hatalı bulduğumuz ve hatta anlam veremediğimiz hâller, gün gelir bizim başımıza da taç olabilir. Yaşanmışlıkların ve kurgunun karışımı olan Öpücük Kıvamında ile bazen kaçmaya çalıştığımız kişi/kişilere karşı duyulan öfkenin ya da uzak duruşun altında ona duyulan sevginin ve özlemin kokusunu tütsülemeye, kaçmaya çalışırken, dönüp sarılmak isteyen bir çocuğun kalbindeki sis perdesini aralamaya çalışılmıştır. En önemlisi asla diyen bir kadının yaşadığı yasak aşk konu alınmıştır. Kendinizden bir parça bulacağınız kadife kıvamındaki kitabı, ruhunuza saracağınız bir muhakkak…
YAZAR HAKKINDA
Mehtap Şafak, 27 Mart 1978 yılında Yozgat’ta doğdu. Biricik ablasının yanı sıra kediyle köpekle büyürken; aile büyüklerinin sevgisini doya doya yaşadı. Burcunun özelliğinden mi bilinmez ömrü boyunca sabırsız oldu. Büyümeyi bekleyemeden okula 5 yaşında başladı. Okul hayatının yanı sıra iş ve özel hayatında da hep meraklı, katılımcı ve interaktif bir karakter oldu. Okul yıllarında her zaman çeşitli kollarda görev aldı. Merakı yüzünden her şeyden gerektiği kadar anladı ama -teyzelik hariç- hiçbir konuda uzman olmadı. Uzmanlaşarak kalıplara girmeyi, ruhunu terbiye etmeyi reddetti. O sebeple de istemeyerek okumaya başladığı Kamu Yönetimi eğitimini de yarım bırakıp istediği alanlarda çalışmaya başladı. Kendisini hep kalabalık kitlerelere seslenirken hayal etti. Ama bu seslenişin nasıl olacağının ucu hep açık oldu. Gün geldi yazarlık yönü zuhur buldu. Yaşamın okunmaya değer olduğunu vurgulayarak hayatı okuyup yazmaya başladı.
Yazarlığı uzunca dönem iş konulu oldu. Ara ara kendisi için kâh sözcükleri bir araya getirip cümleler kurdu kâh Cin Ali bozması karakterleri rötuşlayarak hayali kahramanlar resmetti. Cümleleri hep devrik, resimleri ise renkli oldu. Yazma/çizme dışında konuşmayı, konuşturmayı, duymayı, görmeyi, gezip tozmayı hep sevdi. Gezmekten öte onun için tozmak daha önemliydi. Tozmak demek; karanlık, aydınlık demeden esip gitmek, birçoğunun göremediği ücra köşelere gidip oraları yaşamaktı. Tozarken bazen köylü bazen kentli olabilmek demekti. Yaşlı bir ninenin damarlı elinin üstüne konup onu sevgiyle hissedebilmekti. Bazen bitli kedi, bazen içi dolu buluttan omuzlara düşen yağmur olabilmekti. Kısacası turistik bir geziden ziyade; hayatın her bir haltını görmek demekti. Şafak, küfretmesini bir türlü öğrenemedi ama kelimeleriyle çatır çatır düşüncelerini savundu ve hatta yaydı. “Küfürsüz savunma teknikleri” diye bir teknik kullanması yakın çevresi tarafından hep takdir gördü Çeşitli dergi ve gazetelerde yazıları yayınlanmaya başladı. Daha sonra, kendisi için yazıp köşeye bucağa attığı yazıları, hikayeleri derleyip kitap haline getirmek üzere yola başlarken kelimeler ÖPÜCÜK KIVAMINDA için dizilmeye başladı. Hayatı Öpücükler üzerinden yorumladı. Öpme eylemi oldukça özel, kıymetli ve duygu yüklü olduğu için ilişkileri öpücük üzerinden hikayelendirdi. Romanında, yakın tarihi yani tek kanallı siyah beyaz TRT dönemini rengârenk anlattı. Samimi ve yalın bir dille anlattığı olaylardan her bir okur kendisine bir paye çıkarttı. Kimi aşkı, kimi ihaneti, kimi ölümü, kimi sarılmayı, kimi anneliği, çoğu ise çocukluğunu buldu. İlk romanı olmasına karşın kendiliğinden ülke sınırlarını aşan bir okur kitlesi oluştu.
İlk romanıyla 2013 yılında RADEV tarafından yılın Pozitif Genç Yazar’ı seçilerek yazarlığının ilk ödülünü almış oldu. İlk romanının ardından ikinci romanı MUHACİR’i okurlarıyla buluşturdu. Muhacir torunu olan Şafak, büyürken ninni niyetine kulağına fısıldanan ağıtlarla ve trajik hikâyeleri dinleyerek büyüdü. 93 Harbi döneminde Osmanlı-Rus savaşı dönemine başlayan göçte yaşanan acı olayları, ölümü, kalımı, kardeş düşmanlığını, hırsı, vicdanı ve hangi şartta olursak olalım duyguların baş tacı olan AŞK’ı anlattı. Romanlarının yanı sıra bir çok ünlü yazarla birlikte; gelirinin sokak çocuklarına vakfedildiği “KIRLANGIÇ AĞIDI” adlı esere “HAYAT ÇOCUKLARI” öyküsüyle yer aldı. Ardından yine bir birinden güçlü kalemle birlikte dünyaya mal olmuş karakterin bilindik yönlerinin dışında aşk hayatlarının kaleme alındığı “SIRAT-I AŞK” adlı çalışmaya Adolf Hitler & Eva Braun aşkını “BIÇAK SIRTI” adlı hikâyesiyle katıldı. Şu sıralar üçüncü romanı üzerine çalışmaları sürüyor. Mehtap ŞAFAK, her insanın özel bir nedenle yaradıldığını, bu sebeple varoluş sebebimizin bilinciyle; sorumluluklarımızı yerine getirmemiz gerektiğini savunurcasına kalemini insanlığa, hayvanlara ve doğa yararına kullanmaktan asla vazgeçmeyeceğe benziyor.
(36)